İğrenç bir kadın olarak bunu da buraya bırakıyorum sayın blog alemi.
Tam altı aydır neredeyse doğru düzgün hazır gıda tüketmiyorum. Hazır gıdadan kastım şu; paketli kek, çikolata, bisküvi, instant kahve vb. şeyler. Hiç yemedim diyemem ama o kadar eser miktarda yedim ki vücudum depoladığı E bilmem kaçları herhalde çoktan arındırmıştır.
Bağırsak bombaları, temsili değil. |
Derken dün işyerinde gözüm döndü. Meyvelerim bitmişti, kuruyemişim kalmamıştı, çalıştığım yere dışarıdan yiyecek sokmakla ilgili sıkıntılarım vardı, kantinde doğru düzgün yiyebileceğim bir şey yoktu. Ve ben hunharca çikolatalı ne varsa hepsine abandım. O kadar saçma bir şekilde yedim ki gözüm döndü, kontrolümü kaybettim.
Bugün yediğin hurmalar yarın götünü tırmalar hesabı günün ilerleyen saatlerinde sindirim sistemimle ilgili bir takım tuhaflıklar olduğunu fark ettim. Her şey adım adım geldi. Gebelik boyunca normalde yaşadığım bir hastalığı çok daha ağır geçirdiğimi görüyorum. Gripsem en gribi, ağrı yaşıyorsam dibine kadar, ishalsen vuhuuuuuuu...
Önce midem yanmaya başladı. Olabilir diye düşündüm, ağır geldi, yemek de iyi değildi falan filan. Sonra ağrı oluşmaya başladı. Bağırsaklarım ve çocuk içeride halay çekmeye başladılar.
---
Burada araya girerek gebelik döneminde pek çok sindirim sorunu olabileceğini söylemek istiyorum. Bu bilmediğimiz bir şey değil. Bende her şeyde olduğu gibi ters etki ile vuku buldu. İnsanların kullandığı demir ilaçları olsun, gebelik rahatsızlıkları olsun sindirim sistemini yavaşlatıp tuvalete çıkmalarını engelleyen, hemoroide varan sorunlar yaratıyor ya... Hah işte, benim hayatım boyunca hiçbir zaman tuvalet sorunum olmadığı gibi şu anda da tuvalete gitme sıklığımı arttırmış durumda gebelik.
Ve bir de gaz sorunu var tabii. Yaşamadım diyen varsa parmak kaldırsın. Olmadık yerde kızarıp bozarmak, terlemek, elllaaaaam yine mi diye içten içe çığlıklar atmak falan çok fena. Geçenlerde misafirimiz gelmişti, eminim "Bu kadın neden bu kadar çok tuvalete gidiyor." diye düşünmüştür. Hele ki sessiz kalabalıklar çok tehlikeli.
Evde gaz çıkarma konusunda bir mutabakatımız var, birbirimize saygımızı kaybetmeyelim diye bu meseleye dikkat ediyoruz. Ama biraz daha karnım büyüdüğünde bu anlaşmayı ben bozacağım gibi duruyor. Sonra da tut tutabilene, hadi bakalım.
---
İş çıkışı bu hafta her gün direksiyon dersim vardı. İlk defa anayola çıktık, daha önce çalışmadığımız birkaç şeyi daha çalıştırdı. Bu durum beni iyice sıkıntıya soktu. Midem zaten kaynıyor, kurs hocası zibilyon tane şey anlatıyor ve sıcak... Deli, basık bir sıcak var. Kurs süresince dayandım. Eve dönerken minibüs durağına gidesiye dek öldüm öldüm dirildim. Ağrı, baskı, sıkışma, doğuruyorum herhalde ben dedim. Hatta acaba bu kasılmalar ne kasılması diye düşünmedim değil. Olur ya, çok erken de olsa bu haftalarda bile doğum yapan insanlar var.
Minibüsten indim eve doğru yürümem gereken bir 600 mt. kadar mesafe var. Nasıl yürüyeceğim diye kara kara düşünüyorum. Bu arada terslik olacak ya, yanımda telefonum yok, kimseyi arayamıyorum gel beni al diye. Serinleyeyim diye yol üstünde bir market vardı, oraya girdim, bir tur attım. Başım dönmeye başladı, tut kendini kadın diye telkin etmeye çalıştım kendimi.
Çıktım, son bir gayret, eve az kaldı, az kaldı diyerek son köşeden döndüm. Apartman kapısını nasıl açtım, asansöre ne ara bindim, kocam kapıyı nasıl açtı, sonrası yok. O saatten sonra tuvalet en yakın dostumdu. Kendisi ile uzun bir sevişme yaşadık dün akşam.
Dedim ya, gebelik döneminde her şey birkaç kat daha yoğun yaşanıyor. Gazıma sahip çıkma konusunda da birkaç kat yoğun zorluk yaşıyorum ben artık. Tam bir osuruk böceği oldum, yanıma yaklaşanı fena yakıyorum.
Kapat gözlerini, bak yeşil yeşil.. ♪ |
Velhasıl, öldüm demedikçe bir daha hazır gıda ağzıma sokmam. Çikolatalarınız sizin olsun, ben yine kendimi eriğe çileğe, kiraza gömüyorum.
Benim sadık yarim. |
Bu da böyle boktan bir anımdı.
Saygılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder