Bu nasil gebe isimli blogu yazmaya baslarken temel motivasyonum her seye sikayet etmekti. Hamilelige, duygulanmaya, annelige... Pek cok seyin gereksiz abartildigini, ne olacak ki canimciligi, ben ne de cool gebeyim bak demeyi falan yazacaktim. Ki yazdim da. Inanilmaz rahat bir hamilelik gecirdim. Ne midem bulandi, ne kustum, ne aserdim, ne evimin isinden geri kaldim, ne kendimi birine muhtac hissettim, ne uykusuz kaldim. Dah da saysam aslinda sayarim. Kolay bir donemdi.
Guzel miydi? Bu kadar kolay gecen, ufacik tefecik ici dolu tursucuk kizimin bu kadar sorunsuz bir zaman yarattigi zaman benim icin hic de guzel degildi. Kotu de degildi. Ama duygusuzdu. Cok duygusuz hem de. Baslangicta acik acik istemedim. Kizimi ya da baska bir bebegi isteyip istememek degil, bebekli bir kadin olmayi kabullenememekten. Sikintiya gelememekten. Hazir hissetmemekten. Hayatimin herhangi bir doneminde hamile kalayim anne olayim gibi bir istegim yoktu. Anac bir insan degilim. Cocuklarla is disinda bir diyalog gelistiremem. Aglak zirlak halleri bana fazla gelir. Butun bunlar bana anne olmamak icin bir gerekce kazandiriyordu.
Ama kullandigim dogum kontrol hapini biraktim. Ve biraktigim ay hamile kaldim. Cok hizli oldu. Daha tirnak icinde denememistik bile. Oluverdi. Ve benim icin cok aniydi. Hamileligi ve cocugumu kabullenemedim bir sure. Gercekten blog adi gibi; bu nasil gebeydim. Boyle gebe mi olurdu? Psikolog olmanin verdigi de bilgi sahibi olma haliyle icinde bulundugum duygu durumunu, cogunlukla huznu yasarken kendimi sucladim. Cunku ortada bir bebek vardi ve arastirmalar derdi ki bebekler hisseder. Bir yandan duygularimi kabul edip coskulanmadigim icin kendimi suclarken bir yandan da zaman ilerliyordu.
Ve 40 doldu. Gelmedi kizim. Gelmek mi istemedi, ben hic hazir hissetmezken o da mi duygumu aldi benim, gelemedi mi, guvenemedi mi? Bilmiyorum. Ogrenme sansimiz da yok. Ama dogum surecim az biraz bunu gosteriyor. Baslayamayan, mudahalelere ragmen baslayamayan dogum. Dogamayan kizim.
Dun ruya gordum. Dogum anindayim. Bacaklarimin arasinda bir kafa var, elliyorum, goruyorum. Kizimin kafasi. Ayni. Incecik saclarini, rengini goruyorum. Ve mutluyum. Oluyor diyorum, doguyor iste. Hamileligim boyunca hissetmedigim coskuyu ruyamda hissediyorum.
Ve bugune geliyorum. Geceden beri ruyam ve yarattigi his aklimda. Ve kizimin dogum sahnesini yeniden sekillendirmek istiyorum. Gercegini biliýorum. Ama olmasini istedigim ve dusledigim baska.
Kizim kucagimda. Uyuyor. Izmir yolundayiz. Yagmur yagiyor, kokusu da burnumda simdi. Uyku saati konusunda endiseli ciktim evden. Simdi diyorum ki uyumasin. Ya da koynumda uyusun, ne olur. Su an sanki gebelikte onun vaktinden, sevgisinden calmisim gibi hissediyorum. Uzuluyorum.
Geri donme sansim olsaydi her seyi bastan alir ve onu karnimdayken cok sevmeye baslardim. Ben cok sevmeye biraz gec basladim cunku. Cok surundum, bocaladim. Geri donusu olmayan bu yol bana cok ama cok agir geldi. Hala zor uzunca bir sure de zor olacak.
Sevmenin disinda, bana guven duymasi benim icin cok onemli. Bugun kangurudayken kangurunun kenarina yapisivermis eli, oyle uyumus. Kucucuk cani bende. Bana guvensin, bir de babasina, kosulsuz. Yetiskinlikte su bilgi geliyor insana; ebeveynlerim beni seviyor ama gosterme sekli boyleymis demek... Yani sevdiklerine bir sekilde ikna ediyor insan kendini, sevmemek olur mu ya, diye. Ama guvenmek var bir de. Ebeveynlerim benim yanimda dedirtebilmek cok onemli . Cok sevdigim kizimin bana cok guvenmesini saglayabilirsem ben bu isi yaptim, diyebilecegim sanirim.
Yasam cok garip ya. Omrum dedigim oglum kedim evde, tek basina, kalbim kirik, yanima alamiyorum cunku annemin kedisi ile hasimlar! Kizimin iyiligi icin biraz hava degisikligi lazimdi ama. Benim icin de.
Oradan oraya, oradan oraya... Izmir bana hep iyi gelir. Kizim biraz deniz havasi alsin. Ben de insan goreyim.
Yaz gelse de Karaburun'a gitsek. Of of.
Guncelleme: "Illa herkes hormon patlamasi yasayacak degil" derken oksitosin patlamasinin deli divane oldugum sut uretimine nasil etki ettigini bilip de onemsemeyerek nasil kendi bacagima siktigimi gormek de ucuncu gozumun acilisi oldu. Umarim tum potansiyel analar hormon patlamasi yasar. Ben de aptalligima yanayim bence.
Ben seni ilk okumaya başladığımda, gerçek olmadığını düşünmüştüm. Cool gebe olmaya çalışıyordur ama aslında ayaktır, illa ki içten içe duygu gebermesi yaşıyordur diye.
YanıtlaSilSonradan sonraya essahtan 'bu nasıl gebe' diyince, seni istikrarlı okumaya; hatta baya keyif almaya başladım. çünkü nedense hepimiz klişeleri yıkan, sıra dışı olup da sonunda zafere ulaşan karakterleri severiz. bir de komiksin, dilin mizahçı filan.
seni hala o şekilde görüyorum. aslında bu senin bebeğine hazırlanma şeklindi. elindeki malzemelerle bir yolculuğa çıktın. geçmen gereken yolları geçtin ve sonunda zafere (bebekle kavuşma) ulaştın.
kendimden bahsedecek olursam, bebeğimin içeride konakladığı 7 küsür ay boyunca, hiçbir zaman bağ filan hissetmedim. tüm hamileliğim 'şu bebeyi sağsalim çıkarayım da..' merkezinde geçti. çünkü ilk hamileliğim düşükle sonuçlanmıştı. dünyaya geldikten sonraki ilk 3 ay da, annelik yapmaktan annelik duyguları üretmeye zamanın olmuyordu. yani nerden baksan 4. ayda başladı bendeki analık hisleri, kabarmaları.
bence ikimiz ikinci kez hamilelik yaşasak filan (tamamen örnek veriyorum, dilimi ısırıyorum) kesin ilk hamilelik ayından itibaren sevdalanırız. çünkü artık bebek nedir biliyoruz. minik poğaça ayakların tadını almışız.. ne hormonlar patlar o zaman, gör bak.
4. Ay gercekten tunelin ucundaki isikmis. Atak falan hikaye. Ana olmayi 4. Trimester sonrasinda kabullendim. Sanirim ilk 3 ay ben ataktaydim.
SilYeni bir cocuk icin... Sadece dil isirmak yetmezse isirilacak her yeri isirmaya varim. Baglatcam valla, tup mup kalmayacak. :)
hikayelerimiz hissiyattan hamile kalma zamanına (hapı bıraktım ve boom), bu çocuğu istiyorum mu sorunsalından doğmayan bebeye kadar aynı. hamileyken hiç ciciş anne adayı olamadım, kızım inatla doğmayınca 40+5te zorunlu sezeryan ile alındı (hala doğurdum diyemiyorum çünkü doğurmadım alındı), ilk 3 aydan da fazlası allahın günü ben naaptım diye ağlayarak geçti, belki 6 aylık falandı sevgisi içimde kelebekler uçurmaya başladığında. Hala da anne olacak insan değilmişim diyorum, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum umarım yeterlidir, zira anne olmak sürekli bir yetememe sürekli bir acaba doğru mu yapıyorum hissi... Kızımı seviyorum, belki uyuyan ve yiyen bir bebe olaydı 2.yi bile düşünürdüm ama zor bir bebek, o yüzden ben de dilimi ısırdım kıçımı kaşıdım. allah isteyenlere versin :)
YanıtlaSilGercekten surec tam anlamiyla ayniymis. Bazi insanlarin ya kabullenme becerisi ya da hazir olus halleri daha farkli. Ben de senin gibiyim. Anne olmak degil benim varolus sebebim. Fakat artik bunu irdelemenin anlami yok. Zarar verir cunku, gerek yok. 30 yili anne olmayarak yasadim. Herhalde bir 30 yil daha yasarsam, anne olarak yasamayi ogrenmek durumundayim. Iyi ki paylasiyoruz Kuzu. Yoksa tek dogrunun zirt diye zamaninda doguran, hamileyken etrafinda pembe bir aura ile gezen, uykusuzlugu, yorgunlugu dogasiymis gibi kabul eden kadin olmaktan gectigini sanardik. Opuyorum ve sarildim sana. Kizina da. ❤
SilAslinda ne kadar cok kadin ayni seyleri hissediyor ve -klise ama- yanlis anlasilmak korkusuyla soyleyemiyor... Kendini kafa olarak ruh olarak hazirlamadigin bir gebeligin zor olmasi aslinda gayet anlasilabilir bir sey! Ben planladigim halde yavru dogdugunda o kadar da hazir degilmisim lan ne olacak simdi diye düşündüm! O panige kapilmayan insan var midir inan bilmiyorum...
YanıtlaSilSevgisinden calmisim gibi... dedin ya, o kisim icime oturdu. Iste bunlar hep anne kafasinin oyunlari. O sevgi gelip her hucreni ele gecirince boyle cilginca seyler dusunuyor insan. Halbuki mümkün degil, o sevgiyi oncesi sonrasi yaptigin yapacagin yanlislar hic bisey azaltamaz. Eminim su an Lidya bunu biliyor ve hep bilecek ;)
Mizmizim, cok haklisin.
SilHamilelik benim icin baska turlu gecmezdi. Cunku farkli davransam kendimi kandirmis olurdum. Surec buydu. Ama iste bir yanim hep acaba diyecek. Bilinmezin getirdigi bir his bu belki de.
Ben hormon patlaması yaşadım. Ama işte sıcak basması, alınganlık, şuh kahkahalar, 2 dk sonra bişeye bozulup ağlamalar, bütün herkesi suçlamalar, dramalar falan tarzı menapozumsu hormon patlamaları askdkdjdj -bunlar benim müdahalem olmadan gelişti tamamen fizyolojik.-
YanıtlaSilYani öyle huşu içinde bebişim de bebişim, hamişim, göbişim modu değil. Bebekle bağ da kurmadım (her an bir kayıp yaşayabileceğim korkusu ve olası travmayı baş edemeyeceğim boyuta getirmemek adına, bilinçli olarak)
Travmatik Doğum ve ya kolikli bebek falan olaylarında doğumu simüle etme terapisi var bilmem duymuş muydun? Bana çok mantıklı gelmiyor bunlar.
Gerçi analığın sürekli yerlerde domalarak temizlik yapma, çocuğu havada çömelterek otoban kenarına işetme, ağzını yüzünü elbeziyle hunharca silme level’larına gelince kuramsal hiçbişey mantıklı gelmiyo. İçinden ananem style bi ev anası çıkıyo asmsmdmdkkdk
Ne diyordum, güven hamilelikle ve emzirmeyle kurulan (ya da temellenen) bişey değil ilmek ilmek, emek emek, adım adım çoooook uzun yıllar alıyor güven inşası...
Bir de kabul buyurursan ufak bir nasihat edem: kendini geriye dönük sorgularken, bunu değiştirebileceğin, yeniden yapılandırabileceğin şeyler için kullan. Uykuda, rutinde, beslenmede, iletişimde vs. Nerde hata yapıyorum, neyi eksik yapmış olabilirim, ne yapabilirim gibi... hamilelik, Doğum, emzirme, yenidoğan dönemi gibi değiştiremeyeceğin şeyler için değil. ;) çünkü analığın yüzde doksanı kabullenmek...
Kocama gore benim icimden cikan sey tam bir kezban.
SilSimule terapi icin doguma giren ebe arkadasim yonlendirme yapti. Ama bir terapist adayi olarak ben de pek sicak bakamadim. Belki de yediremedim, bilmiyorum. Benim derdim de kabullenmeyi saglamak aslinda. Ama olmuyor be Basak, hala ana sutuyle ilgili bir konu oldugunda icimden koca gotlu yenge cikiyor, her seye alinan, ustune alan, her laf ona soyleniyor sanan... Tuhaf bir durum yani. Bir de sukurler olsun ki sorun olarak degerlendirebilecegim tek sey bu hayatimizda. Bu yuzden de donup donup ayni turkuyu soyluyorum. Uzuluyorum. Geride birakicam elbet ama bakalim, ne zaman.
Olduğu gibi kabullenmek... Bana iyi gelen tek şey bu oldu. Ama aşırı zor, belirteyim. Her gün üstünde çalışıyorsun, her an... Çocuklu hayat çok zor.
YanıtlaSil