Bir sürü haftayı hastalıktan dolayı bloga bakamayınca atlamak zorunda kaldım. Kaldığımız haftadan devam edeceğim. Çünkü öksürdüm, öksürdüm ve öksürdüm demekten başka yazacak bir şey gelmiyor aklıma.
Sevgili enfeksiyon yüzünden çocuum cücük gibi kalmış. Öyle dedi doktor. Bir önceki kontrolde gelişimi ileride gidiyor demişti, şimdi "Yemek mi yemiyorsun?" dedi. "Yoo, yiyorum." dedim. Ama o kadar öksürük, o kadar hastalık sırf bana değil, bebeğe de etki etti tabii ki. "Protein ye." dedi. Çok ciddi bir gerileme yok sanırım ama bir farklılık sezdi.
Kendimi ilk defa kötü hissettim. Duygulanımım pek pembe değil başından beri, biliyorsunuz. Beş ay bitti neredeyse ve ben hala "kadın anam" modunda değilim. Belki de hiç olmayacağım, belki de olmak zorunda değilim. Fakat yapmadığım/yapamadığım/ elimde olmayan sebepler yüzünden kendimden değil de ondan çalıyor olmak azıcık koydu bana. İLK DEFA "Ben ona iyi bakamıyor muyum?" düşüncesi geçti aklımdan. Annelik cinleri geliyor yavaş yavaş, değil mi?
Analıktaki en yüksek mertebe |
Bu nedenle artık kilo almam gerekiyor sanırım diye düşünerek tartılarda gram yükselişleri arar oldum. Aslında grip sonrası fark edilebilir düzeyde iştahım arttı. Hala abartmamaya çalışıyorum. Gecenin köründe canın tatlı çekse ne olur, yemene gerek yok, diyorum kendime. Çünkü gecenin köründe canım ceviz çekmiyor, keşkül falan çekiyor. Cevizli keşkül mesela? -Ahh ceviz, ceviz yemeyi unutuyorum!- Bir kiloya yakın kilo aldım. Fiziksel olarak önden bakıldığında eski ben, yandan bakıldığında genel tabir; leblebi yutmuş solucan ben.
keşkülgalpben |
Hamilelikten önce takviye ilaç almak ile ilgili takıntılıydım. "Bir kadın, neye ihtiyacı olduğunu bilmeli ve ona göre beslenme düzeni oluşturmalı. Hamileyse bedelini ödemeli." minvalinde düşünceler içindeydim. Şimdi günlük bir adet pembe b12/folik asit karışımı, bir adet sarı vitaminli demirli bir şeyler içeren bir ilaç ve bir adet de omega 3 içeren balık yağlı takviyem var. Nasıl da yediriyor değil mi söylenenleri? Nasıl da törpülüyor değil mi? Keşke hayat planlarımızdaki gibi olsa ya da keşke bu kadar plan yapıp peşin hükümlü olmasak.
Karnım davul gibi gergin. Özellikle gün sonuna doğru o kadar rahatsız ediyor ki arkaya doğru kaykılmadan rahat oturamıyorum. Açımız 130 derece. Çatlak gözlemedim, çatlak meselesinin genlerle ilgili yani çoğunlukla anneden kıza aktarılan bir şey olduğunu okumuştum. Annemde çatlak falan yok, hatta çok düzgün bir karnı var. Ama mesela anneannemde çok çatlak varmış. Bilemeyeceğim, anneannemin göbeği ile hiç tanışmadım. Daha önce söylemiş olabilirim, annem tahin yağını "Çok faydalı bak, vallahi sürenlerin hiç çatlağı olmuyormuş, yemin olsun." diye överek elime küçük bir kavanoz tutuşturmuştu. Her akşam karnıma onu sürüyorum. Banyo sonrası bebe yağı sürüyorum. Bazen bepanthol sürüyorum. Umarım çatlamam. Olacaksa da sorun değil, beden algımla ilgili sorunum yok, geleni kabul edeceğim. Bir de bunu dert edinemem.
Annemin emzirme sutyeni macerasını anlatmıştım, 75A beden minik memelerime 85C emzirme sutyeni almış bir de "Olur o olur." diye beni ikna etmeye çalışmıştı. Hala memelerde gözle görülür bir büyüme yok. Hani, ne zaman büyüyecek bunlar? Olmayacaksa da fazla ümitlenmeyelim. Çünkü belki ömrümün bir kısmında da olsa içi dolgusuz dantel sutyen giyebilirim umudu taşıyorum.
Bir ara meme uçlarım kurumaya ve çatlamaya başlamıştı. Hatta bir tanesini "Bu ne len?" deyip kopartmıştım da deli canım acımıştı. (O anda gözümün önünden film şeridi gibi potansiyel emzirme maceraları geçti. Bir anlığına canımı teslim ettim.) Bu ara kremlediğimden midir nedir, daha iyi görünüyorlar. Özel krem kullanmam gerekir mi? Lanolinli kremler gibi? Ya da başka alternatifler olabilir mi? Zeytinyağı, tahin yağı karışımı yapıp sürüyorum, iyi mi bildiğimden değil. Ama burada biz, kolumuz kopsa zeytinyağı sürerek yeniden kol çıkartacağımıza inanırız.
Bu hafta sırtım çok ağrımaya başladı. Özellikle ilk uyandığımda o kadar çok ağrıyor ki bir süre açılmasını bekliyorum. Sabah duşa girmeyi sevmem ama dayanamayıp sıcak suyun altında kaldım geçenlerde. Gerçekten egzersiz yapmam gerek. Ama bunu söylerken zaman o kadar çabuk geçiyor ki, henüz hiçbir şey için programım yok.
Doğum eğitimi mi, doğum kitapları mı? Eğitime gitmek istiyorum, hatta bu konuda iyi iş yapan yakın bir arkadaşım da var. Fakat eğitimleri çok pahalı buluyorum. Gözde psikolog olmakla doğum sırasında kendini sakinleştirmek birbirinden farklı şeyler demişti, katılıyorum. Ama karar veremiyorum. Doğum anında onu yanıma çağırmalı mıyım, onu da bilmiyorum. Hastanede neyle karşılaşacağım, onu da bilmiyorum. Yaşadığım ilde öyle yeni dönem doğum prosedürleri yok. Çoğunlukla standart sezaryen doğum yapıyor kadınlar. Yok doğuma baba girsin, yok kordonu sonra kesilsin, yok ten tene temas olsun gibi... Doktora soracağım ama olmuyorsa da zorlamanın bir manası yok diyorum kendime, sürekli birileriyle takışmaktan yoruldum. Ama sanırım biraz okumaya başlasam bu konuda iyi olacak. Belki okumaya başladıktan sonra zihnim biraz daha durulur.